14 Ocak 2012 Cumartesi

Kelime oyunları ...

Biraz durup düşünmek gerekiyordu ; Denedim düşünmeyi. Kulağımın içine ateşi püskürürcesine fısıldayan şeytan yumuldu beynime acaba gerçeği bunca çıplaklığıyla , gözler önüne seren serdüzeştlik, ne diye sustu , sustuda şimdi şaha doğru havalandı ? ... 
Aslında iblisin dürtmeside tam olarak bundan kaynaklanmaktaydı ... Yaşayıp gidiyorduk şu kutuplardan baskın ekvatordan şişkin kürenin içerisinde ama iç güveysinden hallice ...
Adem ava çıkacak , havva ise yuva kuracak diye planlamıştı tamı tamına 6 gün boyunca ... Tam pazar demişti uzanıp bulutlara eserine , şaheserine övünürcesine bir göz kırpıp tatilin huzurun tadına varacaktı ... Neyse şeytanın kilitlerini unuttu işte ... Gerisi malum ...

Neden Havva ? Neden Kadın ?

Bu bir mars venüs ayrımı değil ! Milyarlarca yıl boyuna anlatılan hikaye bu kadar basite indirgenmemeli ... Çünkü... Bir ruhu ele geçirmenin en kolay yolu kendi ruhunuzu olabildiğince bedeninizden sıyırıp , karşı tarafın göz bebeklerinde bile görebilmekten geçer ... İşte burda başladı , buraya kadar okuduğun bütün kelime kisvesi en başındaki ilk cümlenin fiile geçmesinden ibaretti... Birisi " Oku " dedi diğeri " Düşün " ... Ancak ve ancak ikisini tam anlamıyla gerçekleştirdiğinde zincirin halkası bütünleşir ... okuduğunu anlayabiliyor musun ? ve anladığın bütünlemeler üzerinde düşünce yürütebiliyor musun ?

Sanırım iman yoluna dalmadan ama şeytana da uymadan başa çıkmanın yegane yolunu buldum ... Kayışı kopardım , kaseti başa sardım ... Ama en güzeli dünyayı cennet sandım ... Nede olsa hiç görmedik " Sanmak " parayla değil ya :)

11 Ocak 2012 Çarşamba

İçimdeki kötülüğün vicdanı !!!

1.5 yıl öncesi bir insanın yaşamı boyunca etrafındaki insanlarda gördüğü ama hiç bir zaman başına gelmesini akıl edemediği ve başına geldiğinde ne kadarda büyük bir saçmalık silsilesine kapılacağı bir durum geldi geçti ..

         Yaz tatilimi ekip arkadaşlarımla beraber aldığımız bir web tasarımı işi ile geçirme suretiyle kendimi çalışmaya adamış iyi aile çocuğu rolünü başarıyla sürdürüyordum hayatımdaki filmde ... Ancak senarist sanırım ufak tefek değişikliklere kaçtı ... eh oda haklı benim olduğum bir filmde gişe rekorları kırmak biraz zordu sanırım nede olsa şanssız bedevi lucky'iz ... Çalışma sabahlara kadar sürerken hırçın bir titreme ile beraber gelen telefonumun ucunda annemin hırçın bir titreyişle babamın kalp krizi geçirdiği ve hastanede yattığını söylemesi bu senaryo değişikliğinin başında geliyordu... Mevzu normal bir kalp krizi hikayesinden öte bir durum aslında herkesin başına gelebilir sadece benim babam tutulmadı bu illete ... 
         O zamanlarda hayatımın aşkı evleneceğim çocuklarımın anası olacak olan dediğim hatunu zevcem bu durumu ilk başlarda olgunlukla karşıladı , yanımda oldu destek oldu ... By-pass ameliyatını bekleme sürecindeyken hastahane yemeklerinden bıkıp arabaya atlayıp hatunumuzuda alarak bişeyler yemeye gidelim dedik ...     Destekçim benim sağolsun yalnız bırakmadı... Yemek yiyeceğimiz yere doğru ilerlerken durumun vehameti olayın karmaşıklığı ve içinden çıkılmaz halini bir kenara atarak "Arkadaşımın nişanı var gidelim mi ? hem biraz kafan dağılır" diye bir replik yedim ... Neye uğradığımı şaşırdım ... Günlerdir uyumuyorum ağlamaktan bithap düşmüş gözlerimi pörtletmeye bile halim yoktu ... Sustum ... Gel zaman git zaman ertesi gün bu kafa bulanıklığı içerisindeyken evden bir takım eşyaları hastahaneye götürmek için yola çıktım ancak kafamda hala o replik yankılanıp duruyor... Ve beklenen sonuç güzide belediyemizin bir otobüsü ve ben ön tamponumla kıçına doğru hafif bir giriş yaptım ... Hatunuma haber verdim "Hayatım kaza yaptım" .. Tepki : Geçmiş olsun..
            Olağan bir tavsiye gibi gelebilir ... Yazıdan anlaşılmaz tabi ses yok jest mimik yok okunduğunda normal gelir birde onu ben duyarken sizde duyabileydiniz keşke... Zaman su gibi akıp geçer hayatımın en boktan günlerini geçirdiğim bu dönemi atlattıktan sonra 4 kasım 2010 tarihinde saat 23:27 sularında kendisiyle hayat bağlarımızı kopardık :) kendisi şu an nişanlı ancak nişan tarihi çok ilginç 15 Kasım 2010 ... Hızlıııııııı ...                                                                
            Bunlar bir kenara ; Kötü olmayı beceremeyecek kadar aptallık huylarımda vardır. Dün sabah babasının kalp krizi sonucunda vefat ettiğini öğrendim ... Kendime gelemedim , başımdan aşşağı kaynar sular dökülür gibi oldu , dayanamadım annesini aradım baş sağlığını diledim ancak bu görüşmeden açıkçası biraz tırstım karşılaşacağım tepkiden emin olamadığım için ... Ancak annesi saygı duyulası eli öpülesi bir zatı muhterem olduğu için olgunluğundan ödün vermedi ... Teşekkürlerini sundu ve bu görüşme gerektiği gibi 45 saniye ile sonlandı ... Vicdanım rahat mı ? evet çünkü Böyle bir durumda başlangıç ve bitiş tarihleri arasındaki saçmalığa rağmen bunu yapabildim en azından anneside olsa aradım ... Peki asıl soru vicdanım rahat mı ? hayır çünkü haketmediği sevgiyi göstermiş olduğum insandan haketmediğim davranışlara maruz kaldım ... Edebiyat bile kelime bulamaz anlatmak istediklerime ama allahtan bende zaten edebiyattan anlamıyorum ...            
                              
                             Rivayete göre "Değer" diye bişey varmış "Gören" varmı ?


Ayazda kalmış bekçi iti ...

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktalar olur ya !!! İşte onlardan birisini yaşadığım , ilerde torunlarıma anlatıp öğüt verebileceğim bir 3 günüm oldu hayatımda .... 
           Aptallığımamı doymasam yoksa saflıkmı denir bilemiyorum ama bildiğin şu anda duygusal kapitalizme uğramış hissiyatının hat safhasındayım.Bir bayandan hoşlanırsın , ilgisini çekmek için gereken her türlü romantik düşünceleri hayal olarak kafandan geçirirsin , bu kız benim sevgilim olsun 10 milyar borcum olsun noktasına geldiğin anda kafayı kırıp kendini ifade etme çabasına başlarsın ... İşte bir gencin hazin sonla noktalanacak olan en büyük talihsizliklerinin plan şeması bu şekilde ilerler... Ve ben deniz bu planı harfiyen uyguladım ... Sonuç : hazin son ....


           Bir kızı etkilemenin en iyi yollarından birisi her ne kadar biscolata erkeği olmasan bile bir biscolata erkeği kadar romantizmin doruklarında ne var ne yok bilmen gerekir... Biliyorum harfi harfine neler yapılması gerektiğini adım kadar iyi biliyorum... Pratikte de sorun yok kafama koyduğumu yapıyorum ... Ama 30 yıldır insanları inceleyen ama bir türlü kadınların ne istediğini çözmeyi başaramayan Freud amcama büyük hak veriyorum ... Ne yer, ne içer , hangi renk , hangi çikolata, hangi çiçek , hangi sigara v.s gibi inciğine cinciğine kadar öğrenip bunları allayıp pullayıp süsleyip karşısına koyduğun zaman aşık olmaması muhtemel bir bayan yoktur bu kadar iddalı konuşmamın sebebi bunu nasıl pazarladığınıza bağlıdır normal şartlarda bu pazarlama düzgün bir şekilde yapıldığı takdirde her türlü mesaj yerine ulaşır ve hazin son gerçekleşmez ... Nerede hata yaptığımı gerçekten anlamış değilim , bulamıyorum ...

          Kadınları iyi tanıdığımı söyleyemem ama en azından kişilik analizi konusunda bir insanın neyi sevip neyi sevmeyeceği konusunda iyi olduğumu düşünüyorum ... bunca şeyin ardından karşılaştığım tepki anlamsızca verilen umursamaz cevaplar , sanki benmi istedimde yaptın tavırları ... Belki ümitsiz vaka gibi görünebilir ama ümitlendirme işlemindede gayet başarılı bir şekilde yanıtlar almışlığım var...İnandırıcılık kısmındada hiç bir sıkıntım yoktu aslında yalan söylemedim ne olduysam öyle davrandım göz boyamak gibi ergen tavırlara bürünmedim .. He bürünebilirdim çünkü allah için güzel kız etkilemek için her yol mübahtı aslında ... En doğru olan şekilde "Gel ne olursan ol gel" taktiğini uyguladım ...

       Ama sonuca bakılırsa sanırım mevlana hazretleri beni bu genellemenin dışında tutmuş ... Şimdi içinden çıkılmaz bu kafa yapısı ile bir kutu anti-depresan , kareli battaniye , abur cubur ve bira kolajından oluşan depresif mode kısmında herhangi bir sonuç alabilir miyim ? Dünya kazan olmuş ben kepçe misali huzuru bulabileceğim standartların standartında bir bayan ile mutluluğun formülü olan "Bir sen bir ben birde bebek" üçlemesinin kıvamına erişebilir miyim ? Bilmiyorum ... Depresyon bana göre değil çok sıkıcı bunalabilirim en iyisi kepçe olmaya devam .. Sen döne dur dünya ben sana yetişirim ...

10 Ocak 2012 Salı

Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılıklar !!!

Paylaş , paylaş , paylaş ... Zamane gençliğimizin içinde bulunduğu zahiyat kisvesinin en büyük örneğini paylaşımcılıktan açık ve net görebiliyoruzdur heralde !!! Neden mi ? Eskiden kardeşine bile oyuncağını paylaşmaya zorlanan sokaktaki arkadaşlarıyla salçalı ekmeğini bile paylaşamayan hatta ve hatta içtiği suyu bile en yakınındakine vermekten aciz paylaşımsız nesiller bugün büyüdü ...
           Belkide işin en cıvcıvlı kısmıda bundan itibaren başladı... Onca paylaşım korkusundan sonra bugün yıl olmuş 2012 ve dünyanın sonu geliyor nidaları etrafında çılgınlar gibi bişeyler paylaşma yarışına girmiş bir nesile dönüşebildik. Okuyunca belkide yok canım ben verirdim salçalı ekmeğimi diyebilirsin ama yok vermezdin versende ısırdığı yerden ısırmamaya çalışırdın itiraf et. Öyle bir hal aldıki bugün bu durum ; su içmeye üşenir yemek yemeyi unutur ocaktaki yemeği yakar ertesi günkü sınavı bile bir çırpıda bir kenara attırır oldu bu mevzu.Paylaşmak güzel şey ... Eyvallah buna herkes tamam derde ...
           Kafaya takılan soru bu değil. Malum ülke gündemi olarak kaşarlanmış bir yapımız var rendeledikçe yeni tatlar ortaya çıkartıyoruz. Ve rendelendikçe memleketimde ne kadarda kaşarlanmış zihinlerin olduğunun farkına varıyoruz. Gündeme göre paylaşım trendi yarattık. Gel gelelim facebook örneğinde yarattığımız trend çok basit ; 1.gün şehit haberi , paylaşım şehitler ölmez vatan bölünmez , sonuç vicdan = rahat , 2. gün sözde ermeni soykırımı , paylaşım sarı gelin türküsü , sonuç ölenler = rahat , 3. gün gazeteciler içeri alındı , paylaşım sansürsüz medya , sonuç basılmamış kitaplar yakılır ... Olay bu kadar vahim durumdayken zormalanın anlamı nedir ? Altmışsekiz kuşağı olan babamgiller devrimi duvarlara yazı yazarak başlatıyorlardı sonuç 12 eylül ve Nü Ressam Cumhurbaşkanı ( Ne tekim ) , Değişen nedir ? yıl 2012 , Devrim duvara yazı yazalım herkes fake facebook açsın ve duvarınıza devrimci yazılar yazın .... İşte bu zor olanı başardık yeniden altmışsekiz kuşağındayız ve bir devrim daha başlıyor post-modern-sanal-devrim harekatı . Biz böyle bir neslin evlatlarını yetiştirecek olan ebeveyniz ... Evet . Doğmamış çocukların anası babasıyız. Belkide onlara anlatacak çoook güzel caps'lerimiz var dimi :)